31 Ekim 2016 Pazartesi

Dijital uyuşturucular sağlığımızı tehdit ediyor

Teknolojik gelişmelerle beraber teknolojik ürünler kuşkusuz hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Çocuk, genç, yaşlı demeden herkes dijital dünyada bir şekilde yer alıyor. Bu durumdan soyutlanmak yetişkin bireyler çok önemli olmayabilir; ancak çocuklarımızı bu durumdan soyutlamak büyük önem taşıyor.
Oyun konsollarının, akıllı telefonların ve bilgisayarların dijital bir uyuşturucu türü olduğunu hepimiz biliyoruz. Son zamanlarda yapılan bazı beyin görüntüleme araştırmalarında, bu cihazların dürtü kontrolleri üzerinde etkili olduğu ve hayati işlevlerimizi yöneten beynin ön kabuğunu kokaine çok benzer şekilde etkilediğini ortaya koymaktadır. Teknoloji bağımlılığı bireyin kendisini iyi hissetmesini sağlayan bir sinirsel iletim molekülü olan dopaminin seviyesini cinsel birleşmede olduğu kadar yüksek bir düzeyde yükseltiyor. Bu da teknolojiye olan bağımlılığı tetikliyor. Uzmanlar yaptıkları araştırmalarda bilgisayar oyunları ve ekran teknolojilerini dijital uyuşturucular olarak nitelendirmektedir.

PSİKOLOJİK SORUNLARA NEDEN OLABİLİR 

 Yüzlerce klinik araştırma sonucunda teknolojik cihazlar, depresyonu, hırçınlığı ve kaygıyı gerçekten arttırıyor. Hatta oyun oynayan bir kişinin gerçek hayatla bağlarının kopmasına neden olan bazı psikoz benzeri durumlara dahi neden olabiliyor. Son yirmi yılda, ergenlik çağındaki 1000’den fazla kişi üzerinde yapılan özel klinik araştırmalarda, teknolojik bağımlılık nedeni ile dijital uyuşturucular ile zehirlenen bedenler için tedaviden ziyade önlemenin daha iyi olacağı vurgulanıyor. Çünkü birey gerçek bir teknoloji bağımlısı olduğu andan itibaren artık tedavi oldukça zor oluyor.

KİMYASAL UYUŞTURUCUYA RAKİP DİJİTAL UYUŞTURUCULAR

 Bazı uzmanlar, eroin vb. madde bağımlısı kişilerin kendisini bilgisayar oyunlarında kaybetmiş veya Facebook platformuna bağımlı bireylerden daha kolay tedavi olduklarını belirtmektedirler. Bir birey, artık bağımlı olabilecek sınırı geçtiğinde yapılacak tedavinin etkili olabilmesi için bireylerin ilk önce temizlenmesi gerekir. Teknoloji açısından da bilgisayarsız, tabletsiz, telefonsuz yani dijital uyuşturcular ile bağın koparıldığı bir yaşam anlamına gelmektedir. Hatta duruma göre televizyonun bile yasak olması demektir. Bu süreçte kritik zaman 4 ile 6 hafta arasıdır.

YETİŞKİNLER HEM KENDİLERİ İÇİN HEM DE ÇOCUKLARI İÇİN BAZI ÖNLEMLER ALMALI

 Dijital uyuşturucuların tehtidinde olan çocuklar için öncelikle 3, 5 veya 8 yaşındaki çocuğun ekranlara bağlanmasını önlemek atılacak olan ilk önlem adımı olarak gösterilebilir. Bilgisayar oyunları yerine Lego, tablet yerine kitaplar, TV yerine ise çeşitli aktiviteler koymak gerekmektedir. Uzmanlar, çocukların sağlıklı bir gelişim düzeyleri için sosyal etkileşimler, geliştirici fikirler ve hayal gücü gerektiren oyunlarla ve aktivitelerle desteklemesi gerektiğini belirtmektedirler. Yetişkin bireyler için de aynı şekilde zorunda olmadığı sürece teknolojik cihazlardan uzak kalmak, bunun yerine eş dost ziyareti yaparak sosyal yaşamda çevremizdeki insanlarla hem iletişim halinde olmak hem de ortak aktivitelerle zaman geçirmek dijital uyuşturucular ile bağı koparmaya faydalı olacaktır.

27 Ekim 2016 Perşembe

Miyom ve tedavi yöntemleri

 Miyom, rahimde görülen zararsız ve iyi huylu tümörlerdir. Hastalara farklı şekillerde miyom tedavisi uygulunabilmektedir. Ağız yolu ile alınan ilaç tedavisi miyom tedavisi için uygulanabilirken; aynı zamanda  rahim alınmadan ya da rahim alınarak uygulanan cerrahi operasyonlar da söz konusu olabilir. Miyomlar, vücutta pek bir belirti vermezler. Miyomlar herhangi bir belirti verene kadar tedavi edilemezler. Peki, miyom neden oluşur?

30 YAŞ SONRASI RİSK GRUBUNU OLUŞTURUR

 Genellikle 30'lu yaşlardan itibaren kadınlarda görülen miyomların nedeni kesin olmamakla beraber genetik, hormonal ve diğer faktörlerin etkili olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. Adet dönemindeki kanamaların düzensiz olması, karında şişlik ve çok sık idrara çıkma isteği gibi bazı belirtiler görülebilmektedir. Kadınlık hormonları östrojen ve progesteron, düzgün çalışmadığında bazen miyomlara neden olabilirler. Düzensiz hormon alan rahim hücreleri zamanla miyomlara dönüşebilmektedir. Menopoz döneminde ise östrojen hormonunun vücutta bitmesi ile miyomlar küçülürler ve yok olabilirler.

MİYOMLARIN TEDAVİSİ

 Miyomlar için çok farklı tedavi yolları vardır. Miyomun bulunduğu yer, büyüklüğü, hastanın yaşı ve hastanın isteğine göre seçilen tedavi programları vardır. Hastalara enjeksiyon ile hormonal bir takım ilaçlar verilerek miyom tedavisi olsa da hastalar bu ilacı kullanmayı bıraktıklarında miyomlar tekrar ilerlemeye başlamaktadır ve çoğalabilmektedir. Bu tedavi yöntemi daha çok hastaları ameliyata hazırlama aşamasında kullanılmaktadır veya hastanın menopoza girmesi nedeniyle bir geçiş tedavisisi olarak uygulanmaktadır. Ağız yoluyla alınan çoğu doğum kontrol hapları yani anti-östrojenler, ağır kanama meydana getiren miyomları kontrol etmek için kullanılabilmektedirler. Yine de çok fazla etkili olmadığı bilinmektedir.

MİYOMLARIN OPERASYONLA ALINMASI EN İYİ YÖNTEM OLABİLİR

 En iyi miyom tedavisi yöntemi olarak miyomların operasyonla alınması ve rahmin alınmamasını amaçlayan ameliyatlardır. Bu nedenle hastanın yaşı ve doğurganlığı durumuna bakılarak rahmin kalması ile doğurganlığının devam etmesi amaçlanmaktadır. Ancak bu durumun tek olumsuz yanı ise rahmin alınmaması nedeniyle miyomların tekrar nüksetme ihtimalidir. Bir diğer önemli operasyon türü ise rahmin tamamen alınması işlemi yani histeroktomidir. Miyomların tekrarlanma ihtimalini ortadan kaldıran bu operasyonun olumsuz tarafı ise gebelik imkanının bu ameliyatla birlikte yok olmasıdır.

25 Ekim 2016 Salı

Kışın en çok görülen hastalıklar ve belirtileri

Havalar yavaş yavaş soğumaya başladı. Havaların soğuması ile beraber çevremizde hapşuranlar, elinde peçetelerle gezenler de çoğalmaya başladı. Kış ayları hastalıkları denilince genelde akla nezle ve grip gelir; ancak bademcik iltihabı ve farenjitin de kış aylarında sık görülen hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alır.
Bulaşıcı özelliği olan ve kalabalık ortamlarda bulunanları tehdit eden bademcik iltihabı ve farenjitin hastalıkları kişinin bağışıklık sistemini güçsüzleştiriyor. Doğru teşhisle beraber arkasından yapılacak doğru tedavi sonucunda bu hastalıklar kolaylıkla bertaraf edilirken, ciddiye alınmadığı taktirde yüksek ateş, halsizlik durumları kişiyi yatağa düşürebilir.

DİNLENMEYE, DÜZENLİ UYUMAYA VE BESLENMEYE DİKKAT!

Vücudun savunma sistemine ait olan ve ağız içerisinde solunum yolunun başlangıcında yer alan tıbbi adıyla tonsil olarak telafuz edilen bademciklere bakteri ve virüsler tutunur. Normal durumda bu virüs ve bakterileri bu organ yok ederken, vücut direnci düşük olan bireylerde bademcikler bu mikropları yok edemez ve organ hastalanmaya başlar. İltihaplanan bademcik dokusunda bulunan mikroplara ait toksinler bu şekilde kana karışır. Boğaz ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrısı, iştahsızlık olarak ortaya çıkan belirtilere aynı zamanda bademcikte bulunan iltihaplardan yayılan kötü kokular da eklenir. Aşırı yorgun, uykusuz ve beslenmesine dikkat etmeyenler bademcik iltihaplanması durumu ile karşı karşıya kalabilir. Bademcik iltihaplanmasına maruz kalanlar ten teması ve genelde de eller yolu ile bunu başkalarına da bulaştırabilir.

BADEMCİKLER YÜZÜNDEN HASTANEDE YATABİLİRSİNİZ

Bademcik hastalığı tedavisine öncelikle vücut direncinin arttırılmasıyla başlanır. Vücut direncinin artması için de yatak istirhati ile beraber, yeterli sıvı alımı ve beslenme ön şart olarak görülür. Ateşli geçirilen hastalık durumunda ılık su ile duş almak tavsiye edilir. Bakteriyel enfeksiyon durumlarında istirhatle beraber antibiyotik tedavisi de uygulanabilir. Bazı durumlarda hastalığın seyri daha vahim olabilir. Aşırı iltihaplanma ile şişen bademcikler hava yolunu kapatabilir ve ağızdan beslenme bu durumlarda zorlaşabilir. Bu durumlarda ise hastanede yatarak, serum ve antibiyotik tedavisi yapılabilir. Vücutta savunma görevi gören bademcikler sık sık enfeksiyona maruz kalması durumunda mikroplar buraya yerleşebilir ve organ koruma özelliğini yitirebilir. Bu durumda ise vücut direnci her düştüğünde bademcik iltihaplanması yaşanabilir, aynı zamanda birçok organ da buna bağlı olarak hastalanabilir.

BADEMCİK AMELİYATINDA ALT SINIR 3 YAŞ OLARAK GÖRÜLÜR

Bademciklerde üreyen ve vücudu tehdit eden mikroplar eklemlere yayılıp eklem romatizmasına aynı zamanda böbreklere nüfuz ederek böbrek iltihaplanmasına ve en önemlisi de kalp kapakçıkları ile zarına yayılarak kalp iltihabı hastalığına sebep olabilir. Bir yıl içerisinde 5- 6 kezden daha fazla bademcik iltihaplanması geçiren hastalara genelde ameliyat tavsiye edilir; ancak 3 yaş altında olan çocuklara ise ameliyat tavsiye edilmez. Sık sık bademcik iltihabı geçirerek bademcikleri aşırı büyüyen ve bu nedenle uykuda nefes kesilmesi, uyku apnesi gibi sorunlar yaşayan 3 yaş altındaki çocuklara da ameliyat tavsiye edilebilir; ancak 3 yaş genelde bademcik ameliyatı için alt sınır olarak kabul görür.

BADEMCİKLER ALINDIĞINDA VÜCUTTA YEDEK SAVUNMA SİSTEMLERİ DEVREYE GİRER

Bademciklerin vücutta savunma görevini üstlendiğini yazımızda belirtmiştik; ancak toplumda yaygın görüş olan bademcikler alındığı taktirde vücudun savunma mekanizmasının zarar göreceği ile ilgili düşünce de yanlış bir düşüncedir. Bilimsel çalışmalar bademcik ameliyatı olanların savunma sisteminin bu ameliyata bağlı olarak ve bademcikleri aldırmaya bağlı olarak zayıflamadığını kanıtlamıştır. Ameliyat sonrasında savunma sistemine ait hormonlar hiçbir azalma olmazken, üst solunum yolunda bulunan ve Waldeyer halkası adı verilen dokular da bademcik dokusuna benze bir doku özelliğine sahiptir ve bu halkalar üst solunum yollarını daire şeklinde sarar. Aynı zamanda dil kökünde genizde de bademcik dokuları bulunmaktadır. Bademcikler alındığında genizde bulunan bademcik dokuları bademciğin görevini üstlenir ve bademcik ameliyatı ile alınan bademciklerin yokluğunu aratmaz. Bademciklerle ilgili merak edilen bir diğer soru olan bademcikler alındıktan sonra tekrar büyüyüp büyümeyeceği sorusunun yanıtı ise hayır büyümez; ancak bademcik ameliyatı ile bademciklerin tamamen alınması durumunda büyümez, parça bırakılması durumunda bademcikler tekrar büyüme yapabilir.

FARENJİT HASTALIĞI İLE BADEMCİK HASTALIĞI KARIŞTIRILABİLİR

Bademcik iltihabına göre daha hafif bir hastalık olarak gösterilen Farenjit hastalığı genelde bademcik hastalığı ile de karıştırılabilir. Üst yutak bölgesinde yer alan farenksin iltihaplanması ile ortaya çıkan farenjit hastalığı, boğazda yanma hissi, kesilme tarzında ağrılar, boğazda gıcıkla beraber takılma hissi olarak kendini gösterir. Bu belirtileri taşıyan bir çok hasta bademcik hastası olduğunu düşünerek ve bademcik ağrısı şikayeti ile doktora başvurabilir ve yanlış tarif ile yanlışlıkla bademcik ameliyatına bile maruz kalabilir. Bu durumlarda yapılacak ameliyat sonrasında hastanın şikayetleri daha da artabilir.

FARENJİT HASTALIĞININ ALTINDA BAŞKA NEDENLER YATIYOR OLABİLİR

Farenjit hastalığına maruz kalan hastalar sürekli boğazını kazıma ve temizleme hareketi yaparken; soğuk, sıcak ve baharatlı gıda tüketildiğinde rahatsızlık verici durum daha da artar. Reflü hastalığı ile beraber farenjit hastalığı da ortaya çıkabilir ve böyle durumlarda reflü hastalığı tedavi edildiğinde farenjit hastalığı da ortadan kaybolabilir. Bu durum da göz önünde bulundurularak, kronik farenjit hastalığı bulunanların mide ve yemek borusunu kontrol ettirerek, mide kapakçığında bulunabilecek bir probleme bağlı olarak ortaya çıkan reflü hastalığı tespiti yapılabilir ve bu hastalık varsa tedavi edilerek farenjit hastalığı da ortadan kaldırılabilir.

REFLÜ, ALERJİ, BURUN PROBLEMİ VE SİNÜS PROBLEMLERİ FARENJİTE DAVETİYE ÇIKARABİLİR

Alerjik bünyelerde de farenjit tablosu ortaya çıkarılarak, alerjik bünyeye bağlı olarak boğazda ve damakta kaşıntı hissi oluşabilir. Alerji tespit edilmesi durumunda tedavide öncelik alerji tedavisine verilerek farenjit hastalığı da ortadan kaldırılabilir. Bunların dışında burun ve sinüslerde problemi olanlar sürekli ağızdan solunum yaptığı durumlarda farenjite davetiye çıkarabilir. Farenjit belirtileri taşıyanlar, burun ve sinüslerini de kontrol ettirerek bu hastalığın altındaki nedeni araştırabilir. Kronik farenjit hastalığı bulunanlarda tedaviye başlanmadan önce reflü, burunda bulunan kemik eğriliği, sinüzit, alerji gibi durumlar araştırılarak bu hastalıklar tespit edildiğinde önce bu hastalıkların tedavisi ile aynı zamanda farenjit hastalığının da tedavisi yapılabilir. Farenjit hastalığı bulunan ve sigara içenler öncelikle sigarayı bırakması gerekiyor. Aynı zamanda tozlu ve hava kirliliği bol ortamlardan ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmak gereklidir. Hastalığın tedavisinde antibiyotik tedavisi de uygulanabilir.

ELLERE DİKKAT!

Bütün bulaşıcı hastalıklarda en belirgin bulaşma yolu eller olarak gösterilirken, düzenli el yıkanması durumunda bulaşıcı hastalıklardan korunma oranının % 60- 70 oranında olduğu yapılan çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Ellere göre düşük olsa da öksürük, balgam ve damlacık yolu ile de hastalık bulaşabilir.